Açıkladığı gümrük vergileriyle küresel ticaret savaşını tetikleyen ABD Başkanı Donald Trump'ın, "her derde deva bir ekonomik araç" olarak gördüğü bu enstrümanı kullanarak küresel ekonomiyi yeniden yapılandırmaya çalıştığı değerlendiriliyor.

Yıllardır ABD'nin ekonomisini canlandırmak için gümrük vergilerini kullanması gerektiğini savunan Trump, Amerikalı tüketicilere satılan malların Amerikan fabrikalarında üretilmesini istiyor. Trump'ın gümrük vergisi planı resmi olarak, ülkede istihdam oluşturmak ve istihdamı korumak, yerli ürünleri daha rekabetçi hale getirerek sanayi kapasitesini artırmak ve hanelerle şirketler için yatırımları finanse ederek gelirleri artırmak üzerine şekilleniyor.

ABD'nin küresel sahnedeki konumunu ilerletmek de Trump'ın tarife hedefleri içinde yer alıyor. Trump, ulusal güvenlik ihtiyaçları söz konusu olduğunda ABD'nin rakip ülkelere bağımlılığını azaltmak ve ülkenin güvenlik çıkarlarını savunmak için ekonomik yaptırımlardan yararlanıyor.

Trump'ın gümrük tarifesi politikasının arkasında, doların değerini düşürmek ve böylece ithalatı yavaşlatıp Amerikan ürünlerinin ihracatını artırmak da olduğu ifade ediliyor.

Beyaz Saray'ın ekonomi düşünce kuruluşu Ekonomi Danışmanları Konseyi (CEA) Başkanı ve Trump'ın sırdaşı Stephen Miran, özellikle ABD'yi etkileyen küresel ticaretteki dengesizliğin nedeni olarak yüksek dolar kurunu görüyor.

Miran, Kasım 2024'te hazırladığı 41 sayfalık raporda diğer şeylerin yanı sıra, ek gümrük vergilerinin yüksek dolar kuruna karşı atılacak en uygun adım olacağını belirtti.

ABD döviz rezervlerine olan yüksek talep doların aşırı değerlenmesinde çok daha önemli rol oynuyor.

Dünyanın en büyük finans piyasasına sahip ABD'de bankalar ve sigorta şirketleri rezervlerini ABD Hazine bonolarına yatırıyor. ABD hükümeti kendini bu tahvillerle finanse ediyor.

Federal hükümetin borcu şu anda yaklaşık 36 trilyon dolar seviyesinde, tahvillere artan talep doların değerini yüksek tutuyor. Trump'ın bunu değiştirmek istediği belirtiliyor.

Miran, bunun için birinci yolun gümrük vergileri kanalıyla yabancı alacaklıların ABD pazarından dışlanması ve ikinci yolun ABD'nin anlaşmayı kabul etmeyen ülkelere askeri koruma sağlamayı durdurması olabileceğini ifade ediyor.

ABD Varlık Fonu’nun (SWF) kurulmasının ülke politikasında ezber bozan bir gelişme olduğu da değerlendiriliyor.

Trump’ın 3 Şubat’ta söz konusu fonun kurulması için kararname imzalaması, Washington Yönetimi'nin sermaye akışlarını ve doların aşırı değerlenmesini hedef alarak süregelen ticari dengesizlikleri gidermek için harekete geçeceği stratejisinin açık teyidi olarak görülmüştü.

Bazı analistler, ABD imalatını uzun süredir dezavantajlı hale getiren küresel finansal mimarinin yeniden yapılandırılması için sofistike bir araç olarak değerlendirmişti.

⁠Trump'ın korumacı yaklaşımı "Önce Amerika" söylemi üzerinden şekilleniyor

Donald Trump'ın ekonomi politikaları, "Önce Amerika" (America First) söylemiyle şekillenen korumacı bir yaklaşımı merkeze alıyor. Bu paradigma, ABD'nin küresel ekonomi içindeki konumunu yeniden tanımlamayı ve ulusal çıkarları önceliklendirmeyi hedefliyor.

Trump, küreselleşmenin ABD ekonomisine zarar verdiğini, özellikle imalat sektöründe iş kayıplarına yol açtığını ve dışa bağımlılığı artırdığını savunuyor.

ABD'nin üretim kapasitesini artırmayı ve iç pazarı yabancı rekabetten korumayı amaçlayan Trump, tarifeleri bir araç olarak kullanma stratejisi izliyor.

⁠Trump'ın politikasında tarifeler önemli yere sahip

Tarifeler, hem ekonomik bir kalkan hem de diplomatik bir pazarlık unsuru olarak Trump'ın politikasında önemli bir yer tutuyor. Bu vergiler, yerli üretimi korumak, dış ticareti düzenlemek ve gelir elde etmek amacıyla ithal mallara uygulanıyor.

Gümrük vergileri, ithal edilen malların değerinin bir yüzdesi olarak veya parça başına maktu olarak alınabiliyor. Mamul malların yanı sıra, bileşenler ve hammaddelerden de gümrük vergisi alınması, karmaşık tedarik zincirlerinde üretici maliyetlerini artırabiliyor.

Ülkeler gümrük vergilerinin yanı sıra, ithalat kotaları, lisanslar, güvenlik standartları ve sınır kontrolleri gibi tarife dışı engeller de koyabiliyor. Bir ülke tarafından tarifelerin uygulamaya konulması, misilleme olasılığı dolayısıyla ticaret savaşına dönüşme riski taşırken, tarifeler ülkeler arasında müzakere aracı olarak da kullanılabiliyor.

Trump, tarifelerle kontrol edilen ticaret düzeninden yana

Özellikle Çin gibi büyük ihracatçı ülkelere karşı uygulanan tarifeler, Trump'ın üretim kapasitesini artırma ve iç pazarı yabancı rekabetten koruma stratejisinin en somut örneği olarak öne çıkıyor. Küreselleşmeye karşı milliyetçi ve üretim odaklı modeli savunan Trump, NAFTA gibi serbest ticaret anlaşmalarını eleştirerek, bu tür düzenlemelerin Amerikan işçisine zarar verdiğini öne sürüyor.

Trump, tarifeler ve ikili anlaşmalarla şekillenen yeni bir ticaret düzeni öneriyor. Bu yolla Trump, ABD'nin ekonomik bağımsızlığını güçlendirmeyi ve stratejik sektörlerde kendine yeterliliği artırmayı hedefliyor.

Tarifeleri aynı zamanda bir baskı unsuru

ABD Başkanı Trump'ın tarifeleri bir pazarlık aracı olarak kullanma alışkanlığı da dikkati çekiyor. Trump, tarifeleri sadece ekonomik bir önlem değil aynı zamanda karşı tarafı taviz vermeye zorlayan bir baskı aracı olarak kullanıyor.

Bu yaklaşım, Trump'ın iş dünyasından gelen pragmatik ve rekabetçi tavrını yansıtıyor. Beyaz Saray'daki ilk döneminde korumacı politikalarıyla hatırlanan Trump, 20 Ocak'ta ikinci kez devraldığı başkanlık görevinde izlediği daha agresif tarife politikalarıyla tartışmalara neden oluyor.

Sözlükteki en sevdiği kelimenin "tarife" olduğunu her fırsatta vurgulayan Trump, yıllardır diğer ülkelerin ABD'yi "sömürdüğünü" iddia ediyor ve tarifelerle, özellikle Çin, Japonya ve Avrupa Birliği (AB) gibi büyük ticaret ortaklarına karşı ekonomik bir denge kurmayı amaçlıyor.

Göreve başlamasından bu yana ardı ardına tarife açıklamaları yapan Trump, ilk olarak fentanil ve göçmen krizi gerekçesiyle Kanada ve Meksika'dan ithal edilen mallara yüzde 25, Çin'den yapılan ithalata yüzde 10 ek gümrük vergisi getirdi. Trump, daha sonra Çin'den ithal tüm ürünlere yönelik gümrük tarife oranını yüzde 20'ye çıkardı.

Sektör bazlı tarifeleri de duyurmaya başlayan Trump, çelik ve alüminyum ithalatı ile ithal otomobil, hafif ticari araçlar ve temel otomobil parçalarına yüzde 25 gümrük vergisi uyguladı.

Trump, ilaç, çip, kereste gibi ürünlere de tarife uygulamayı planlıyor.

Ticarette ABD'ye adil davranılmadığını öne süren Trump, son olarak ticaret politikası için "büyük gün" olarak nitelendirdiği ve "kurtuluş günü" olarak adlandırdığı 2 Nisan'da diğer ülkelere uygulanacak karşılıklı tarife oranlarını açıkladı.

Temel tarife oranının yüzde 10 olacağını belirten Trump, diğer ülkelerin uyguladığı tarifeler ve tarife dışı engelleri hesaba katarak ülkeye göre değişen orandaki gümrük vergisi oranlarını duyurdu.

⁠ABD tarifelerle ne kazanmayı amaçlıyor?

Geçen yıl 1,2 trilyon doların üzerinde mal ticareti açığı veren ABD, uzun süredir muazzam dış ticaret açıklarıyla karşı karşıya kalıyor. ABD, tarifelerle ithal malların fiyatını artırarak dış alımı düşürmeyi ve açığı kapatmayı hedefliyor.

İthal ürünler daha pahalı hale geldiğinde tüketicilerin yerli alternatiflere yönelmek zorunda kalmasıyla, ABD üretimi mallara talebin artması bekleniyor.

Bu yolla hem dış ticaret açığının azaltılması hem de üretim ve istihdamda artışla ekonomik büyümeye katkı hedefleniyor. Ancak tarife stratejisinin ithalata bağımlı sektörlerde maliyet artışları ve enflasyonu kaçınılmaz hale getireceğinden endişe duyuluyor.

Ayrıca, misilleme tarifelerinin ihracatı sekteye uğratabileceği ve tedarik zincirlerini bozabileceği de değerlendiriliyor. Bu nedenle, tarifelerin uzun vadeli etkileri konusunda şüpheler sürüyor.

"Amerikan sanayisini geri getirme" vaat ediliyor

Küreselleşme ve ucuz iş gücü arayışı, bir zamanlar imalat sanayisinin kalbi olan ABD'nin Orta Batı bölgesindeki fabrikaların kapanmasına ve bölgedeki üretimin düşmesine neden olmuştu. Tarifeler, bu sanayiyi yeniden canlandırmak için de bir araç olarak görülüyor.

Beyaz Saray, 2001'de yüzde 28,4 olan ABD'nin küresel üretimdeki payının, 2023'te yüzde 17,4'e düştüğünü ifade ediyor.

Yerli üretimi koruyan politikalar, çelik, otomotiv ve makine gibi sektörlerde istihdam yaratmayı hedefliyor. Yine de otomasyon ve teknolojiye dayalı hale gelen imalat sektöründe istihdam artışlarının sınırlı kalabileceği tahmin ediliyor.

Artan ham madde maliyetleri, üreticilerin rekabet gücünü zayıflatabiliyor. Buna rağmen, "Amerikan sanayisini geri getirme" söylemi politik olarak karşılık buluyor.

Trump, ABD’de üretimi artırmak için sık sık yurt içinde daha düşük vergileri ve yurt dışında üretilen mallar için daha yüksek vergileri savunuyor.

"Yerli üretim ve tüm imalat üzerindeki vergileri düşürmek istiyoruz." diyen Trump, "Ancak ürününüzü Amerika'da üretmiyorsanız, Trump yönetimi altında bir gümrük vergisi ve bazı durumlarda oldukça yüksek bir gümrük vergisi ödeyeceksiniz." tehditleri savuruyor.

Bir başka güçlü propaganda aracı olan "Amerikan işlerini koruma" vaadi, özellikle işçi sınıfı seçmenler arasında yankı buluyor. Orta Batı eyaletleri gibi seçimlerde kritik öneme sahip bölgelerde, bu politikalar "halkın yanında olma" imajını pekiştiriyor.

Ancak Trump'ın başkanlık yarışında "milliyetçilik" sembolü olarak kullandığı tarife politikalarına desteğin sürmesinin somut ekonomik sonuçlara bağlı kalacağı öngörülüyor.

Tarifelerin iş kayıplarına veya fiyat artışlarına yol açmasının seçmen nezdinde ters tepebileceği de değerlendiriliyor.

Çin'in ekonomik etkisi sınırlanmak isteniyor

Çin'in ucuz malları ve şirketlere sağladığı sübvansiyonlar, ABD'nin teknolojik ve ekonomik üstünlüğünü tehdit ediyor. Ekonomik bir araç olmanın ötesinde, jeopolitik bir silah ve müzakere aracı olarak da kullanılan tarifeler, özellikle Çin'in küresel ekonomideki yükselişini frenlemeyi amaçlıyor.

Kendi küresel ekonomideki stratejik konumunu da güçlendirmeyi hedefleyen ABD, getirdiği karşılıklı tarifelere rağmen, müttefiklerine "ABD ile ticaret yapmanın daha güvenli olduğu" mesajı vermeye çalışıyor.

Japonya gibi ülkeler ve Avrupa ile yapılacak yakın bir ekonomik ittifakın Çin'in ekonomik etkisini sınırlayabileceği değerlendirilirken, Çin öncülüğünde ABD'ye karşı kurulacak bir ekonomik bloğun da küresel ticarette dengeleri bozabileceği öngörülüyor.

Tarife gelirleriyle vergi indirimlerine alan açmak da hedefleniyor

Trump, tarifeleri ABD ekonomisini korumanın yanı sıra aynı zamanda federal gelirleri artıracak bir kaynak olarak da görüyor. İthal edilen ürünler için ödenecek ve ABD hazinesine aktarılacak gümrük vergilerinin önemli bir toplam oluşturacağı değerlendiriliyor.

Trump gümrük vergilerinin ne kadar para getirebileceği konusunda astronomik tahminlerde bulunarak, “Trilyonlarca dolar kazanacağız ve daha önce hiç görmediğimiz şekilde istihdam oluşturacağız. Gümrük tarifeleri Amerika'yı yeniden zenginleştirmek ve Amerika'yı yeniden büyük yapmakla ilgili." ifadelerini kullanıyor.

Geçen yılki mal ithalat hacminin değişmeyeceği varsayıldığında, her ülkeye yüzde 10 tarife uygulanmasının bile hazineye 300 milyar dolar ek gelir sağlayacağı hesaplanıyor.

ABD yönetimi, tarifelerden yılda yaklaşık 600 milyar ila 700 milyar dolar gelir elde edileceğini tahmin ediyor.

İthal ürünlere uygulanan tarifelerle, ülkede bireysel vergi indirimlerini kalıcı hale getirmek, kurumsal vergi oranlarını düşürmek, bahşiş gelirlerinden vergi alınmaması gibi planların finanse edilmesi hedefleniyor.

Böylelikle, yabancı ülkelerden gelen mallardan toplanan gelirle ekonominin canlandırılması hedeflenirken, "Amerika'yı yeniden büyük yapma" söylemi de destekleniyor.

Trump neyi seviyor?

Trump, diğer ülkelerin ya da bireylerin gelip kendisiyle pazarlık yapmak zorunda kalacağı bir durum oluşturmayı seviyor.

Ülkeler bazında farklı tarife oranları belirleyerek, her ülkenin Beyaz Saray'a "yalvarıp yakarması" ve onunla tek tek müzakere etmesi gereken bir durumu oluşturuyor.

Uluslararası alanda ise Trump, şok ve korku oluşturan tarife taktiklerinin kendisinin ve ABD’nin gücünü ve prestijini artıracağını umuyor.

Amerikan ekonomik ve teknolojik gücünü arkasına alan Trump, hem müttefiklerini hem de düşmanlarını gücünü tanımaya ve önceliklerine uymaya zorlamak niyetinde.

ABD ile ticaretin düzinelerce ülkenin refahı hatta istikrarı için hayati önem taşıdığını değerlendiren Trump, dünyaya hem ticaret kurallarının hem de güvenlik garantilerinin yalnızca kendi iradesine bağlı olduğunu söyleyerek, mümkün olan en büyük gücü elinde toplamayı da seviyor.

ANALİZ: A.A