Acente olarak sorumluluk hissediyorum. Sorumluluk verilirken ucu açık bırakılan sistemi de sorumlu tutarak tabii.
Bölgedeki depremzedeler ilk paniği atlattıktan ve cenazelerine ulaştıktan sonra yaralarını sarmak için uzak illere taşındılar. Yerleştikleri yerler genelde İstanbul, Antalya ve İzmir gibi deprem korkusu yaşanan iller. Sigorta ile ilgili yaşadıklarını ve onların yaşadıklarından yola çıkarak gelecekte meslektaşlarımızın yaşayacaklarını şimdiden dile getirmek isterim. Arayan depremzedelerin en büyük şikayetleri yanlış düzenlenmiş poliçelerdi sanırım.
Eksik metrekare, yanlış daire numarası, atlanan zeyiller. Kredi veren ve poliçe üretimini kendisinden zorunlu tutan ama poliçe tarihini atlayan banka satış kanalları, daha neler neler…Ya DASK'ın sitesinde yazan not o nedir?
Hatırlatmak isteriz ki Zorunlu Deprem Sigortası tümüyle beyan esasına dayanır. Yanlış beyandan doğabilecek maddi kayıplar, sigortalının sorumluluğundadır. Ne yetki ne sorumluluk satış kanalının üzerinde değil. Ya vicdani ve ahlaki tarafı! Bile bile hiçbir acente hata yapmaz. Yapan varsa da ne bu dünyada ne de ahirette rahat etmeyecektir.
Bize DASK yaptırmaya gelen bir müşteriyi ele alalım. Biz neler istiyoruz?
Sigortalının adı, adresi, telefonu, cep telefonu, T.C. Kimlik Numarası, vergi kimlik numarası (Tüzel Kişiler için)
Sigortalanacak binanın, açık adresi (Adres kodu). İstedik, ee ara ki bulasın, her gün belediyelerin imar müdürlüklerini aramak bizim işimiz mi? Arıyorum tabii elimden geldiğince.
Tapu bilgileri. Tapular genelde arsa tapusu ve dairenin gerçek metrekaresini bilmek imkânsız.
İnşa yılı için genelde rivayete dayalı giriş yapıyoruz. Yapı tarzı ise işte bu genelde yüzde 99 betonarme.
Toplam kat sayısı, apartmanında kaçıncı katta olduğunu hesaplayamayan sigortalılarım var (bunu benim de, sigortalının da bilme şansı zaten yok.)
Meskenin (Dairenin): Brüt yüzölçümü (metrekaresi) brütü hesaplarken 3+1 100, 2+1 90 deyip geçiyor sigortalılar. Bir de kiracı ise vay halimize…
Kullanım şekli, iş yeri olup, binada ikamet olarak yaşayan varsa DASK yapabiliyoruz. Köylerdeki evlere DASK yapamıyoruz.
Ne yapmak gerekir peki?
Her tapuda brüt metrekare ve adres numarası kaydı olmalıdır. Tüm poliçelerde bina yapı tarzı doğru olmalıdır. Kaçıncı katta olduğu olmalıdır. Kaç katlı binada yer aldığı bilinmelidir. Hangi yıl
yapıldığı bilinmelidir. Hataya meyil vermeyecek tüm ayrıntılar olmalıdır ki şuan sigortalıların yaşadıkları yaşanmasın.
İskenderun’da evi ağır hasar alan arkadaşımın poliçesi için acentesini aradığımda söylediği cümleyi de ekliyeyim: “Bende 4 bin poliçe var 4 binine de nasıl zeyil gireyim? Bunun otomatik olması gerekirdi” diye savundu kendini. Haklı ne, diyebilirim ki.
Yeni iş baskısı ile mi uğraşsın, çoklu acenteymiş hedef tutturmayla mı uğraşsın,
4 bin poliçe için kaç eleman çalıştırmalıdır?
Bir hesap yaptım 25 Kasım'dan bu yana günde 2 kişi 8 saat çalışarak 20’şer poliçeye zeyil yapsalar 20 poliçeden bugüne kadar ancak 2 bin poliçenin zeyili yapılabilirdi.
Hiç ellenmemiş olması ise dikkat çekici tabii!... Hepimiz risk altındayız. Mesleki sorumluluğumuz var ve bir de vicdan tarafı var bu işin. Nasıl olacak da büyük İstanbul depremine sigortacılık mesleği olarak hazır olacağız. Ne ofislerimiz ne de evlerimizin sağlıklı olup olmadığını bilmeden aynı travmaları yaşarken... Ne diyeyim birileri ucundan tutarsa ne güzel olacak. Kamu kurumları, STK'lar ve tüketiciler…
Depremsiz günlere.