Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkan Yardımcısı ve Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, programda Almaya’nın Baden Baden şehrinde yapılan ve sigorta sektörü için çok önemli olan Reasürans Toplantıları’nı değerlendirdi.
Yaşar, iklim değişikliği ve doğal afet risklerinin reasürans fiyatlarının etkisinden, siber risklerinin artan önemine kadar birçok konuya değindi. Konuşmasına genel bir değerlendirme ile başlayan Yaşar, “Türkiye'de sigorta sektörü dediğimiz zaman hem bireyler hem de işletmeler açısından bir ekonomik güvence sağlayan kritik bir sektörden söz ediyoruz. Sigorta sektörü ülkemizin varlıklarını korumada ve varlıklarının sürdürülebilirliğini sağlamada en önemli unsur. Eylül ayı itibariyle baktığımızda Türk sigorta sektörü 570 milyar liralık bir üretim gerçekleştirdi. Bu 570 milyarın 500 milyar lirası hayat dışı sigortalardan, 70 milyar lirası da hayat sigortalarından gerçekleşti. Sadece Eylül ayı olarak baktığımızda rakamlarda, aylık gidişi görmek açısından 65 milyar liralık bir üretim var. Türk sigorta sektörü 2024’ü 895-900 milyar liralık bir üretimle kapatacak” dedi
“Türkiye Sigorta Birliğimizin stratejik hedefleri içerisinde penetrasyonun artırılması vardı” diyen Yaşar konuşmasını şöyle sürdürdü:
ÜLKEMİZİN VARLIKLARINI KORUMADA KARARLIYIZ
“Hedeflerimiz yüzde 3 civarında penetrasyona ulaşmaktı. Bunu yüzde 2.30 olarak gerçekleştirebildik. 1.70'ler civarında seyrediyordu bu oran. Yüzde 2.30'la son 10 yılın en yüksek rakamına ulaştık. Ama bu yine de beklentilerimizin gerisinde. Penetrasyonu mutlaka artırmamız lazım. Yani ülkemiz, dünyanın 18. büyük ekonomisi, sigorta sektörümüz dünyada 33. sırada. Dolayısıyla bizim bir kere mutlaka ve mutlaka ülkemizin bulunduğu yere yani 18. sıralara gelmemiz lazım. Bugün baktığımız zaman 18. sırada olabilmek için bizim 56 milyar dolarlık bir üretim hedefini sektör olarak gerçekleştiriyor olmamız lazım. Herkesin mutlaka ve mutlaka sigortaya dokunduğu bir alan var. ‘Önümüzdeki 2030 yılına kadar olan stratejilerimizi geliştirmek ve penetrasyonu artırmak için neler yapabiliriz’ diye tüm paydaşlarımızla konuştuğumuz bir arama konferansını başlattık. Bunu 6 aylık bir çalışma sonucunda bir mutabakat zaptı ortaya koyacağız ve noter huzurunda bunun altını tüm paydaşlarla imzalayarak penetrasyon hedefimize ulaşmaya sağlayacağız. Dolayısıyla da ülkemizin varlıklarını koruma hedefimize ulaşmış olacağız.”
TÜRKİYE'NİN GİTMEYE ÇALIŞTIĞI YOLU ANLATMAYA ÇALIŞIYORUZ
Baden Baden Reasürans Toplantıları’nı değerlendiren Yaşar, “Bu toplantılara sektörümüz çok uzun yıllardır temsilcileriyle katılıyorlar. Ama biz Türkiye Sigorta Birliği olarak hem geçtiğimiz yıl hem bu yıl katıldık. Geçen sene biz bu toplantıya ilk katılmamızın sebebi şuydu. Biliyorsunuz Şubat depremlerinden sonra ülkemizde sigortayla ilgili problem ortaya çıktı. Hem kapasite bulma konusunda hem de sanayicilerin sigortaya erişimi konusunda çok ciddi bir gündem oluştu. Dolayısıyla biz bizzat birinci elden gidip şirketlerimize ve sektörümüze destek verdik. Ülkemizdeki depremler sonrasında kamunun aldığı pozisyonu, kentsel dönüşümü, binaların iyileştirme çabalarını, bu konuda attığımız bütün adımları her yönüyle birebir birinci ağızdan reasörlere anlatmak istedik ve bunda başarılı olduk. Bu başarıyı bu sene de devam ettirebilmek için yine aynı ekiple birlikte Baden Baden da yerimizi aldık. Türkiye'yi anlatmaya çalışıyoruz, Türkiye'nin gitmeye çalıştığı yolu anlatmaya çalışıyoruz. İşte özellikle bina stoğunun nasıl iyileştirilmeye çalıştığını anlatmaya çalışıyoruz ve dolayısıyla da nasıl büyüyen bir pazar olduğunu, bizim hedeflerimizi, yaptıklarımızı anlatmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
“Türk sigorta sektörünün geçen seneye göre 2-3 milyar dolarlık toplam reasurans kapasitesini artırma ihtiyacı var” diyen Yaşar, şunları söyledi: “Çünkü doğal afetler artıyor, seller artıyor. Biliyorsunuz orman yangınları artık Türkiye için çok yakın bir risk haline geldi. Dolayısıyla tüm bunlarla ilgili koruma kapasitelerimizi artırmamız gerekiyor. Böyle baktığımız zaman da biz bir yandan fiyatları artırmadan, bir yandan bu kapasiteleri artıracak. Ben açıkçası geçenlerde bir yazı yazdım ve bunu da bizim pehlivan tefrikalarına benzettim. Yani biz aslında reasörlerle sigorta şirketleri arasında bir stratejik hamle savaşı var.”
Yaşar, “Onlar (reasör) sınırlı sayıdaki sermayelerini daha yüksek getirili ve daha az riskli ülkelerde kullanmak istiyorlar. Öbür taraftan da biz ise görece özellikle doğal afetler kaynaklı riskleri olan bir ülkede yaşayan sigortacılar olarak ve bu ülkede sigortacılık yapan insanlar olarak bir yandan kapasitemizi artırmaya çalışıyoruz, bir yandan da bu geçen seneki artış tehlikesine de dikkate alarak fiyatları yükseltmeden, mümkünse bir miktar düşürerek bu kapasiteleri temin etmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla böyle bir stratejik savaş içerisindeyiz” açıklamasını yaptı.
MİNİMAL ARTIŞLARLA BU KAPASİTELERİ ELDE ETMEYE ÇALIŞIYORUZ
Reasörlerin ellerindeki kapasiteyi temkinli kullanma eğiliminde oluklarına vurgu yapan Yaşar, “Ama kapasitenin varlığını biz fark ediyoruz, görüyoruz. Yani bu kapasite var. Bu sermaye, bu kapasite ayrılacak. Kapasiteye ulaşmada geçen seneki kadar bile zorlanılacağını sanmıyoruz. Fakat bu kapasiteyi tabii daha uygun koşullarla tahsis etmeye çalışıyor. Bizler de geçen sene zaten özellikle Türk sigorta piyasasında yüzde 100 artışları yaşamışken bu sene bir miktar indirim beklentisi içerisindeydik. Bu indirim beklentisine sahip olamayacaksak bile çok fazla artışlar yaşamadan minimal artışlarla bu kapasiteleri elde etmeye çalışıyoruz. Şirketlerimizin 31 Aralık'a kadar yapılması gereken yenilemeleri var. Yeni yıla yeni anlaşmalarla başlamak durumundayız. Bu son görüşmeler bu anlaşmalardan önce. Dolayısıyla birçok sigorta şirketimiz bu prensip anlaşmalarını yapmış durumdalar. Şimdi döndüklerinde bu haftadan itibaren bu anlaşmaları yazıya döküp, kapasitelerini oluşturup, karşılıklı el sıkışmaları 1 Ocak'a kadar tamamlayacaklar. Türk sigorta sektörü olarak çok fazla paniğe kapılmadan, biraz daha temkinli yaklaşımlarla reasörlerle belli bir noktada dengeye geleceğimize, çok fazla fiyat artışları yaşanmadan kapasiteleri temin edeceğimize inanıyorum” dedi.
Yaşar, “Büyük reasörler birkaç yıldır çok aktif olmasalar da bizim pazarımızı takip etmeye devam ediyor. Ve bu pazara yeniden yönelecekler. Artık birçok Türk sigortacı bu reasürans şirketlerinde üst düzey yönetici konumuna geldi. Dolayısıyla bizim hem kendimizi anlatmamız hem bu arkadaşlarımızın destekleriyle bu reasürans piyasalarında iyi bir noktaya geleceğiz” diye konuştu.
Sigorta Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Türkiye Sigorta Birliği’nin özellikle son yıllarda aldığı önemli pozisyonlarla sigorta şirketlerini yalnız bırakmadığını vurgulayan Yaşar, “Bir kere SEDDK’nın yaptığı düzenlemeler, denetlemeler çok önemli. Bunun reasörler üzerinde yansıması var. Yapılan birtakım düzenlemelerin de bu yenileme dönemine, bu piyasalardaki döneme senkronize olması gerekiyor. Niye? Çünkü reasörler özellikle Türkiye gibi piyasalarda hem doğal afet risklerinin yoğun olduğu hem kapasite artış taleplerinin olduğu piyasalarda temkinli davranmaya çalışıyorlar. SEDDK’nın düzenleyici adımları ve piyasalarla senkronizasyonu, bu süreçte hem reasürörler hem de sigortacılar için dengeyi sağlayabilir” dedi.
SİBER RİSKLER DAHA ÇOK GÜNDEM OLACAK
Baden Baden’de siber riskler konusunun da konuşulduğunu belirten Yaşar, “Şimdi biz tabii şu ana kadar hep Türkiye piyasasını ilgilendiren kısımlarını konuştuk ama bizim gibi doğal afet riskleriyle karşı karşıya olmayan pazarlar, coğrafyalar var. Son senelerde gündem olan siber riskler de önemli bir konu. Hatta ülkemizde de buna benzer birtakım olayları zaman zaman duyuyoruz ve insanlarımız endişelere kapılıyor. İşte kişisel bilgilerinin elde edildiğinden korkuyorlar. Bunların yaratacağı mali sonuçlar ve mali kayıplar olabilir. Dolayısıyla sigortacılar bu riskleri bertaraf etmek için diğer risklerde olduğu gibi bir pozisyon almak durumundalar. Biz bu riskleri bertaraf ederken de kendimizi de reasürans korumasıyla korumak durumundayız. Son Baden Baden toplantılarının da gündeminde olan bir konuydu. Reasörler bu konuya kapasite ayırmak istiyorlar ama bir yandan da burada gerçekleşecek hasarların nasıl yönetileceği konusunda da bir takım odaklanma ihtiyaçları var. Bunlar fikir alışverişi şeklinde konuşuluyor. Şirketlerden, ülkelerden uygulamalar birbirlerine aktarılarak işte bu ‘best practice’ dediğimiz en iyi uygulamaları ortaya koymaya çalışıyorlar. Ama önümüzdeki yıllarda ülkemizde de dahil olmak üzere artık bu siber riskler konusu çok daha gündemde olacak. Şu ana kadar ülkemizde daha çok bireysel birtakım korumalarla ve KOBİ düzeyinde korunmalarla gerçekleşiyordu. Ama çok daha büyük endüstriyel riskleri teminat altına alacak siber koruma paketlerinin kısa sürede piyasalarda zaten olmaya başladı. Devamında geleceğine ben inanıyorum” dedi.
Yaşar, Naz Özdeğirmenci’nin “Sigorta Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun deprem modellemeleri konusunda yaptığı düzenlemelerin reasünans kapasitesi üzerindeki etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?” şeklindeki son sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Sigorta Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumumuz gerçekten çok aktif bir şekilde Türk sigorta sektörünü koruma altına almak ve bu konudaki düzenlemeleri ve denetlemeleri yerine getirmek için çaba içerisinde. Bunlardan bir tanesi de yine ülkemizin çok güzide kurumları var. Yani dünyaya model olmuş DASK ve TARSİM kurumlarımız var. Tür Reasürans’ın içinde modelleme yapan T-Rupt şirketi var. Bugüne kadar Türk sigorta sektörü hep uluslararası modelleme firmalarının modellemelerini kullanıyordu. Artık T-Rupt Teknoloji adı altında bizim bir modelleme şirketimiz var. Ve ülkemizin İhtiyaçlarına uygun modellemeler yapıyor. Türkiye'deki deprem riskine, sel riskine, heyelan riskine, orman yangınları artık gündemimizde, tüm bu riskleri içeren bir takım modellemelerle çalışmalar yapıyor ve SEDDK'nın da bu konuda şirketlerimizden bir takım talepleri var. Bu çalışmalar yapılıyor.”
“Fakat bu çalışmalardaki Kahramanmaraş depremlerinde de şunu gördük. Yani uluslararası modellemelerin bir kısmı çok sağlıklı sonuç vermedi. Yani o modellemelere uygun yapılan sonuçlar yetersiz kaldı. Tabi 100 yılın depremi diye adlandırmıştık. Niye? Çünkü birden fazla deprem aynı anda gerçekleşti. Bu açıkçası modellemelerin de öngörmediği ve beklemediği bir şeydi. Dolayısıyla bunları da dikkate aldığımızda bizim T-Rupt, modellemeleriyle ortaya çıkacak neticeler ve bunların sonucunda bizim ihtiyaç duyacağımız kapasiteler önem arz ediyor.”
“Senkronizasyon konusunda da olduğu gibi zaten bir kapasite talebiyle ortaya çıkmışken, bunun yenilemelerden sonra ortaya çıkartabileceği yeni kapasite artışları hem fiyatların yükselmesi konusunda hem de bu kapasitelerin bulması konusunda birtakım sıkıntılar yaratabilir. Dolayısıyla burada tekrar dikkat çekmemiz gereken konu şu, bunların bu uluslararası takvime uygun bir şekilde gerçekleştirmesinde büyük fayda olacak. SEDDK’nın düzenleyici adımları ve piyasalarla senkronizasyonu, bu süreçte hem reasürörler hem de sigortacılar için dengeyi sağlayabilir.”