SİGORTAMNEWS
CNBC-E canlı yayınına konuk olan Yaşar, Naz Özdeğirmenci’nin sorularını cevapladı. Özetle, “Türk sigorta sektörü hak ettiği yerde değil. Sigorta priminden değil sigorta primiyle tasarruf olur. Primler artmadı varlıklarımız değerlendi. TSB beş ana başlık belirledi. Önleyici sigortacılık öne çıktı. ZAS’ın yürürlüğe girmesi için henüz erken” diyen Yaşar’ın detaylı açıklamaları şöyle:
BES’TE 1 TRİLYON LİRA BARAJI AŞILDI
Üretim rakamları olarak Nisan sonu bilgiler elimizde konsolide olarak baktığımız zaman. Türk sigorta sektörü Nisan sonu itibariyle 258 milyar liralık üretimi gerçekleştirmiş durumda. Bunun 230 milyar civarındaki rakamı hayat dışı sigortalardan geliyor. 28 milyar civarındaki rakam da hayat sigortalarından geliyor. Yine geçtiğimiz ay içerisinde bireysel emeklilik sistemi içindeki fon büyüklüğü 1 trilyon lira barajını geçti. Sigorta sektörü reel anlamda büyümesini devam ettiriyor. Yani nominal olarak yüzde 90'larda büyüsek de reel olarak yüzde 11-12 civarında bir büyümeyi gerçekleştirmiş durumdayız. Dolayısıyla biz 2024 yılından umutluyuz. Yine geçtiğimiz yıl son 10 yılın en yüksek penetrasyon rakamına ulaştık. Yani Türkiye Sigorta Birliği'nin son 5 yıllık strateji belgesindeki son yılımızdı bu yıl, yeniliyoruz belgeyi. Ve son 10 yılın en yüksek sigortalık oranına (penetrasyon) ulaştık.
TÜRK SİGORTACILIĞI HAK ETTİĞİ YERDE DEĞİL
Sigorta sektörünün hak ettiği yerde olmadığını söylemek zorundayım. Bunu da rakamlarla örneklendireyim size. Son 20 yılda 2 milyar dolarlardan 20 milyar dolarlara gelen bir sektörden bahsediyoruz. Ama Türk ekonomisinin dünyadaki yeri 16 ile 20. Sıralarda olmasına rağmen sigorta sektörü olarak dünyada 37. sıradayız. Ülkemizin bulunduğu yer itibariyle bize uygun bir yer değil. Ülkemizin olduğu yerde yani ilk 20 içerisinde olmamız gerekiyor. Bunun için bir çaba içerisindeyiz.
CARİ AÇIKLA MÜCADELE EDEBİLECEK NİTELİKLİ FONLAR, SİGORTA FONLARIDIR
Sigortacılığın şöyle bir özelliği var. Gayri safi milli hasıla büyürse sigortacılık daha çok büyüyor. Küçülürse daha hızlı küçülüyor. Böyle olmaması lazım. Çünkü işler kötüye giderken sigortanın daha değerli olması lazım. Sigorta priminden tasarruf olmaz. Sigorta primiyle tasarruf olur. Cari açığı ortadan kaldırabilecek ya da cari açıkla mücadele edebilecek nitelikli fonlar, sigorta fonlarıdır.
Ülkemizin gayri safi milli hasılasının büyümeye başlamasıyla sigortacılık daha da ivmelenecek ve daha büyük fonlara ulaşacağız.
PRİMLER DEĞİL VARLIK DEĞERLERİMİZ ARTIYOR
Primler fiyatları çok fazla artmadı. Reasüranstaki gelişmeleri ve yangın fiyatlarındaki artışı bir kenara koyarsak, aslında insanların varlıkları arttı. Yani işletmelerin ve insanların varlık değerleri hem enflasyonun etkisiyle hem de döviz kurunun etkisiyle arttı. Ayrıca yatırımlar arttıkça da varlıklar artıyor. Bizim çarpan fiyatımız değişmese de primler büyüyor. Çünkü bizim varlık değerlerimiz büyüyor.
TSB’NİN ÖNÜNDE BEŞ ANA BAŞLIK VAR
Türkiye Sigorta Birliği aslında çok eski bir kuruluş. Ve Türk sigorta sektörünün öncü sivil toplum örgütü, referans bir kuruluş. Biz çok kısa süre içerisinde, 18 Nisan'da genel kurulumuzu yeni yaptık ve Sayın Uğur Gülen'in başkanlığında yeni bir yönetim kurulu oluştu. İşte ikili bir yapı var. Hem hayat dışı sigortalarla ilgili bir yönetim komitesi var, hem de hayat emeklilik sigortaları ile ilgili bir yönetim komitesi var. Onların başkanları ve başkan yardımcıları da yönetim kurulunu oluşturuyor Uğur Bey'le birlikte. Şimdi biz bu dönemde beş ana başlık belirledik. Bunların en başına depremi koyduk. Gerçek bir beka sorunu olabilecek bir konu bu deprem. Bina tamamlama genel şartlarının yayınlanmasıyla birlikte kentsel dönüşüm konusunu öne alıp, deprem işini hep birlikte çözmemiz lazım.
Depremin dışında eğitimi ana konu olarak gündemimizi aldık. Sigortalık oranının arttırılması ana konumuzun içerisinde ve sürdürülebilirlik en önemli konulardan bir tanesi. Bir de uzunca süredir konuşulan ve sigortacıların çok fazla vaktini alan bu trafik sigortası var. Trafik sigortasını biraz gündemin arka planına iterek bu dört ana başlığın içerisine almıyoruz. Ama görmemezlikten de gelemiyoruz. Orada birtakım düzenlemeler olacak.
RİSKLER DEĞİŞİYOR
Sigortacılık sürekli gündemde, riskler değişiyor. İklim değişikliği sürekli artıyor. Sigorta bir şekilde olmaya devam ediyor. İşte otonom araçlar çıkıyor, belki kasko sigortası olmayacak ama ürün sorumluluk sigortası olarak hayatına devam edecek. Dolayısıyla sigortacılık her zaman var olacak ve Türkiye Sigorta Birliği olarak bu var oluşta öncü ve vizyoner rolümüzü ortaya koymaya çalışacağız.
Deprem Avrupa için uzak bir risktir ama şimdi bakın seller Almanya'yı da perişan ediyor. Bir çöl ülkesi olduğunu düşündüğümüz yerlerde sel baskınları gerçekleşiyor. Türkiye'de de aynı şekilde özellikle can kaybı çok fazla oluyor. Başımıza gelmeyen doğal afet yok. Eskiden bizim çocukluğumuzda hortum falan olmazdı. Onu Amerika'da seyrederdik. Kasırga, hortum vesaire. İzmir depremi sırasında tsunami bile gerçekleşti. Ülkemizde birçok doğal afetle karşı karşıyayız. Bu afetlerin sayısı, sıklığı ve şiddeti artıyor. Giderek daha çok zarar verir hale geliyor. Tüm bu süreçlerde bizim sigorta enstrümanından da faydalanmamız gerekiyor.
SİGORTADAN YETERİNCE YARARLANILMIYOR
Ülkemiz 11 ili vuran depremlerde 103 milyar dolarlık bir ekonomik hasarla karşı karşıya kaldı. Bunun sadece 5 milyar dolarlık kısmı sigortalı hasardı. Aynı dönemde dünyada 380 milyar dolarlık ekonomik hasar gerçekleşti ki Türkiye'de bunun içerisinde. Bunun 118 milyar doları yani yüzde 30'u sigortalı hasar. Türkiye'yi çıkardığımız zaman dünya sigortalı hasar ortalaması yüzde 40 oluyor. Dolayısıyla ülkemiz sigorta enstrümanından yeterince faydalanmıyor.
Hem geçtiğimiz yıl hem de bu yıl bütçeden 1.8 trilyon lira bu 11 ili sarsan deprem için kaynak ayırmak zorunda kaldı. Aslında biz sigorta primlerinden kaçınmıyoruz. Vergilerle yeniden bu zararı üstlenmek zorundayız vatandaşlar olarak. Bunu sigorta olarak üstlendiğimiz takdirde reasörlerin, yani yabancıların aslında bu zarara ortak olmalarını sağlamış oluyoruz. Hem de bütçelenebilir, öngörülebilir bir durum ortaya çıkıyor.
ÖNLEYİCİ SİGORTACILIK FAALİYETİ DEVREYE GİRİYOR
Türkiye Sigorta Birliği ile beraber şirketlerimiz önleyici sigortacılık fonksiyonunu biraz daha öne çıkardı. Zaten bizim işimiz zarardan sonra sigortalı zararları tazmin etmek. İşin en kolay tarafı ve bizim görevimiz. Ama biz şimdi daha çok önleyici sigortacılık fonksiyonuyla bu zararlar ortaya çıkmadan, bu zararların ortaya çıkmasını nasıl engelleyebiliriz? Elbette ki bir depremin olmasını biz engelleyemeyiz. Ama risk bilincini arttırarak, önleyici faktörleri arttırarak depremin vereceği zararları azaltabiliriz. Dolayısıyla bizim ülkemizin varlıkları bunlar. Yani sadece bireylerin ya da kurumların varlıkları değil, hepimizin varlıkları. Bu varlıkları koruyabilmemiz lazım. Bu manada önleyici sigortacılık faaliyeti devreye giriyor.
Sigortacılığın bir de fon yönetimi, fon oluşturma tarafı var. Biz önleyici sigortacılık, zararı tazmin etme ve fon oluşturma şeklinde bakış açımızı yeniledik ve çağa uygun bir hale getirdik.
Türk sigorta sektörü teknolojiyi kullanmada çok ileride. Amerika’da sigortacılar sürücüler için skorlama sistemine yeni başladı. Bizde TRAMER diye başlayan, sonra Sigorta Bilgi Merkezi olarak devam eden uygulamalar yıllardır var. Biz aslında iyi sürücü ile kötü sürücüyü ayırmak için bu sistemlerden faydalanıyoruz. Hatta yine Sigorta Bilgi Merkezimizin bu konuda başka çalışmaları da var. Sigortacının yaptığı gelecekteki riskleri öngörmek, o öngördüğü riskleri fiyatlamak ve satmak. Aslında biz mesela bir trafik sigortasını konuştuğumuzda, 3 sene önce sattığımız poliçede 10 sene sonra biz neticeleri göreceğiz. Yani kâr edip etmediğimizi, zarar edip etmediğimizi aslında tam olarak 10 sene sonra anlayabiliriz.
Trafik sigortalarında serbest tarifeyi bu kadar gündemde tutmamızın sebeplerinden bir tanesi de iyi sürücüyle kötü sürücünün primlenmesi. Fakat bu özellikle şoför esnafının bağlı olduğu sivil toplum kuruluşlarının baskılarıyla uygulamaya alınamıyor. Yılda 13 kere kaza yapan ve bunu 13 yıldır sürdüren sigortalılar var. Sigortası yapılmayarak kötü sürücü sistemden bertaraf edilmeli. Ya da iyi sürücü eğitimleri alarak sürücü tekniklerini geliştirmeleri lazım.
Marmara depreminden sonra DASK konusu gündemimize gelmişti. Ve yapılan yasal düzenlemelerle işte 2000 yılından bu yana da hayatımızda. Öncelikle deprem sigortası zorunlu olarak uygulanmaya başladı. Her ne kadar kurumun adı doğal afet sigortaları kurumu olsa da bugüne kadar deprem sigortasını ve binalar için teminat aldılar. Mesela Karadeniz bölgesi başta olmak üzere zaman zaman birtakım şikayetler geliyor. Orada sel riski, deprem riskine göre daha büyük. Artan doğal afetleri de dikkate alarak, DASK'ın zorunlu afet sigortasına, yani ZAS’a dönüşümü konusunda çalışmalar başlatılmıştı. Henüz tamamlanmış değil. Yani ikinci mevzuatı düzenlenmiş değil.
ZAS İÇİN 1 TEMMUZ ERKEN
Meclis’te bir yasa olarak da bunun çıkıyor olması lazım. 1 Temmuz'a kadar bunun yetişip yetişemeyeceği konusunda endişelerimiz var. Aynı zamanda da bu düzenlemeler yapıldıktan sonra da sigorta şirketlerinin buna göre pozisyon alması lazım. Bir de eski DASK'la yeni ZAS arasındaki ilişkilerde, devam eden poliçelerin düzenlenmesi lazım. İşte DASK'a göre düzenlenmiş ihtiyari konut sigortaları var, onun üzerine verilen teminatlar var. Türkiye Sigorta Birliği ve sigorta sektörü olarak bu uygulamanın 1 Ocak 2025'te yürürlüğe girmesi konusunda görüşlerimizi zaten daha önce de Sigortacılık Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na bildirmiştik. Ama elbette ki doğal afetlerin bu şekilde sadece deprem değil, diğer doğal afetler de teminat kapsamına girecek. Bu düzenlemenin bize faydalı olacağını düşünüyoruz ama zamanlama açısından birtakım endişelerimiz var. Yoksa yerinde bir uygulama olacak.
Programı izlemek için tıklayınız.