Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, Türkiye Sigorta Birliği’nin katkılarıyla NTV’de yayınlanan ve Gazeteci Noyan Doğan’ın sunduğu Bakış programının konuğu oldu. Sözlerine, depremde hayatlarını kaybedenlere için rahmet ve yaralılara da şifa dileyerek başlayan Gülen, “Faylar ülkesinde yaşıyoruz ve bununla yaşamaya alışmamız lazım. Çok geniş bir coğrafyayı etkisi altına alan büyük bir deprem felaketi yaşadık. Bu aslında beklenmeyen bir yerden beklenenin çok üzerinde olan bir depremdi. Çünkü orası 3 tane tektonik plakanın birleştiği bölge. Mutlaka bir deprem bekleniyordu. Fakat bu büyüklükte arka arkaya 3 tane deprem beklenmiyordu. Ve de tek seferde böyle büyük bir deprem beklenmiyordu. Böyle bir can kaybı ve ekonomik anlamda böyle bir değer kayıp beklenmiyordu” dedi.
DEPREM MODELLEMELERİ DEĞİŞTİ
Gülen, “Türkiye’de deprem deyince İstanbul akıllara gelir. Marmara’dan uzanan o fay hattı gelir aklımıza. Herkes o fay hattının kırılması üzerine modellemesini yapar. Bugün Türkiye’de en beklenen deprem İstanbul depremi. Biz modellerimizi buradan yaparız. Fakat öyle bir nokta oldu ki buradan muazzam büyüklükte bir deprem olduğu için herkes gözünü İstanbul’a çevirdi. Herkes modellemesini gözden geçirmek zorunda. Biz uluslararası kabul edilmiş modelleme şirketleriyle bu modellemeyi yaptık. Yerli reasürans şirketimiz Türk RE de ‘kent mod’ adında modelleme geliştirdi. Bu sene inşallah onun modellerini de kullanacağız. Modeller değişti. Bu önemli bir problem” diye konuştu.
ORTALAMASINI YAKALAYAN BİR BÖLGE
Deprem bölgesinin Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılatının yüzde 10’unu oluşturduğuna dikkat çeken Gülen şunları söyledi: “Aslında sanayinin oldukça gelişmiş olduğu bölgeler vardı. Kahramanmaraş tekstil metal alanında çok gelişmiş bölge. Gaziantep her türlü sanayide muazzamdı. Hatay’ın KOBİ’lerin yoğun olduğu kocaman bir limanı vardı. İskenderun limanı. Neyse ki Adana’yı çok etkilemeyen bir deprem. Bu bölgeye baktığımız zaman sigortacılık tarafında da aslında Türkiye’nin zayıf bölgelerinden biri değil. Yani Türkiye ortalamasını yakalayan bir bölge. Toplamda 5 milyonun üzerinde poliçe olduğunu biliyoruz. Bunun 3.5-4 milyonu hayat sigortasından geldiğini düşünürsek, geri kalanının yani 1-1.5 milyonun sigorta sektöründen. DASK ve zorunlu deprem sigortasını da katarsak 3.5-4 milyona yakınının poliçenin hayat dışı sigorta sektörünün poliçe ürettiği bir bölge olduğunu söylememiz lazım. Penetrasyona bakarsak DASK ürünündeki penetrasyon yüzde 50’lilerde. İki konuttan biri zorunlu deprem sigortasına sahip. Konut sigortası ise yüzde 20’ler civarında. 400 küsur bin civarında da konut sigortası var. Kaskoda da 500 bine yakın kasko var. Türkiye geneline bakıldığında gene yüzde 7-8’lere ulaşıyor.”
MUAZZAM BİR GÖSTERGE
Meydana gelen maddi zararın sigorta sektörü tarafından rahatlıkla karşılanabileceğini de belirten Gülen, şöyle konuştu: “Şuanda bir kere sanayi ve endüstri tarafına bakarsak oralarda sigortalılık düzeyi çok yüksek. Yüzde 90’lara çıkan bir oran var. Bireysel sigortaların penetrasyonu biraz daha düşük ki bu Türkiye için normal. Beklediğimiz hasar tutarı yaklaşık bugün ki rakamlarla 4 milyar dolar civarında sigorta hasarı bekliyoruz. Belki 4 milyar doların biraz daha üzerinde de olabilir. 80-90 milyar TL arasında hasar ödemesini sigorta sektörü o bölgeye yapacak. Kabaca ihmal edilebilir bir kısım dışındaki tamamı reasüre edilmiş. Bütün dünya reasürans tarafından ödenecek bir tutardır. Bu aslında sigortanın gerekliliğini göstermek açısından muazzam bir gösterge. Kampayalar yapılıyor omuz omuza ya da tek yürek kampanyaları gibi. Bunlar da çok önemli fakat sigorta sektörü 80-90 milyar TL’yi ülkenin kaynaklarına hiç dokunmadan tamamen dışarıdan aktarabilir.”
50 MİLYAR DOLAR DA ÖDENEBİLİR
Gülen, “4 milyar dolar değil de 25 milyar dolarlık bir hasar sigorta şirketleri tarafından ödenecek olsaydı, gene bu yükün altından kalkılırdı. Çünkü bizde riskimizi dünyanın reasürans piyasasına transfer edecektik. Ben bazen metaforik olarak ağacın kökleri gibi anlatıyorum. Kalın gövdeli bir ağaçtan kalın dallar sonra daha ince dallar gibi çalışıyor dünya reasürans sistemi. Riskler, kılcal köklere kadar dağıtılıyor ve hasar oluşması durumunda o köklerden birikerek ilerliyor. Bu işin güzelliği bu aslında. Sigorta sistemi 20 milyar dolar da 50 milyar dolar da ödeyebilir” açıklamasını yaptı.
SİGORTA SEKTÖRÜ İYİ BİR SINAV VERDİ
Gülen, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ben bu sefer çok ümitliyim. Öncelikle afetin büyüklüğünü herkes gördü. Çünkü 99 depreminin üzerinden 24 yıl geçti ve o sürede dünyada ki iletişim sektöründeki değişim ile beraber biz bir ay boyunca orada yaşadık. Evimizde yatarken bile kalbimizin bir tarafı hep sızladı. Depremzedelerimizin yerlerine kendimizi koyarak bizler de hüzünlendik. Herkes bunu fark etti ve bence burada sigorta sektörü de çok iyi bir sınav verdi. Düzenleyici kurumun başında ki Mehmet Akif beyden tutun Türkiye Sigorta Birliği’ne, Türkiye Reasürans Birliği ve DASK’a kadar sigorta sektörü gerçekten iyi bir sınav verdi. İlk günden itibaren o bölgeden elini ayağını çekmedi. Çünkü o bölgede sadece sigortalılarımız yok. O bölgede dağıtıcı kurumlarımız var. O bölgede 2 binin üzerinde acentelerimiz var. Onlara da yardım ettik.”