Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkan Yardımcısı ve Maher Holding Sigorta Grubu Başkanı Ahmet Yaşar, NTV’de yayınlanan Bakış Programı’nda Gazeteci Noyan Doğan’ın canlı yayın konuğu oldu. Sigortalı kentsel dönüşümle ilgili önemli açıklamalar yapan Yaşar, “Konuyu 2018’den bu yana gündemde tuttuk. Türkiye Sigorta Birliği'nin çalışmalarıyla ve SEDDK'nın bu konudaki önderliğiyle 13 Haziran'da bina tamamlama sigortasının genel şartları yeniden yayınlandı” dedi.
Yaşar açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Böylece hem bu 6502 sayılı Ticaret Bakanlığı'na ait ön ödemeli konutları ilgilendiren Tüketici Yasası hem de bu kentsel dönüşüm diye kısaca adlandırdığımız afet riski altındaki yapılarla ilgili 6306 sayılı Çevre Bakanlığı'nı ilgilendiren yasayı kapsayacak bir şekilde ve tüm bunlara ilave olarak da serbest yapıları yani bu iki kanunun kapsamında da olmamakla birlikte işte 30'dan daha az konut içeren binaları kapsayacak, serbest yapıları da kapsayacak şekilde genel şartlarımız yayınlandı. Böylece bina tamamlama sigortasının önü açılmış oldu. Aslında önünü açtığı şey kentsel dönüşüm. Vatandaşlarımız da bunu sigortalı kentsel dönüşüm, kentsel dönüşüm sigortası olarak adlandırıyor.”
“Ülkemizin yüzde 92'si afet riskleri ve özellikle deprem riski altında ve nüfusunda yüzde 98'i bu riskle direkt karşı karşıya” diyen Yaşar, “Öyle olduğunda kentsel dönüşüm önemli bir ihtiyaç. Vatandaş güvenli evlerde oturmak istiyor fakat bu güvenli evlerde oturmak ihtiyacını karşılarken de bunu güvenle yapmak istiyor. Yani Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak istemiyor, evleri kaptırmak istemiyor. Bu konuda birkaç belediye araştırma yaptırmış. Ev sahiplerine ‘Kime güveniyorsunuz’ diye sormuşlar. Oradan sigorta çıkmış. Vatandaş doğal olarak geçmiş kötü örnekleri de yaşadığı için şimdi sigorta şirketlerine bu manada bir güven duyuyor” diye konuştu.
Yaşar, “Bina tamamlama sigortası da zaten vatandaşın hem kentsel dönüşüme girecek evini hem yeni projelerde maketten satın alacakları konutları kapsıyor. Müteahhidin vefatına, tüzel kişiyse iflasına ya da geride kalanların bu mirası reddetmelerine ve sonuçta koşullar ne olursa olsun sözleşmede konutun teslim edilmesi gereken tarihi 12 ay geçmiş olmasına rağmen eğer konut alıcısı eve ulaşamamışsa yani ev kendisine teslim edilmemişse, bina tamamlama sigortası devreye giriyor ve konutun kendisine teslim edilmesini sağlıyor. Üstüne üstlük burada bu yeni düzenlemenin genel şartlarında bir ilave de söz konusu oldu. Sigorta şirketinin konutu tamamlayamayan müteahhitten teslim almasından itibaren sigorta şirketinin konutu teslim edeceği tarihe kadar geçen süre içerisinde ayrıca sigorta şirketleri kira da ödeyecek. Sigorta şirketi hak sahibinin o tarihe kadar banka kanalı üzerinden ödediklerini, yasal faiz farkıyla nakit olarak sigortalıya geri ödüyor. Dolayısıyla iki tane seçenek var. Sigorta şirketi ya konutu teslim edecek ya da onu tazmin edecek” vurgusu yaptı.
Yaşar, “Uzun süredir bu konunun üzerinde durmamızın sebebi şu. Ülkemizdeki deprem gerçeği ve konut stoğumuzun durumu sadece bizi değil, reasörleri de ilgilendiriyor. Reasörleri ilgilendirince o zaman bu konut stoğu sadece konut sahiplerinin bir problemi olmaktan çıkıyor. Bugün sanayicinin, tüccarın fabrikalarını, iş yerlerini, araçlarını, makine parklarını sigortalatırken de karşılarına bir maliyet unsuru olarak çıkıyor. Çünkü reasör, Türkiye'ye bir bütün olarak bakıyor. Şimdi böyle baktığımız zaman bizim kentsel dönüşüme mutlaka ihtiyacımız var. En azından konutların güçlendirilmesine ihtiyacı var” dedi.
“Ama burada bu konut stoğunun güçlendirilebilmesi için ya da bunların yıkılıp yeniden yapılabilmesi için kentsel dönüşümün başlayabilmesi için vatandaşın güvene ihtiyacı var” şeklinde açıklama yapan Yaşar, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu güveni de sağlayacak tek şey bina tamamlama sigortası. Buradaki sürecin bir bütün olarak tamamlanması lazım. Şimdi genel şartlar kısmı tamamlandı. Geriye sigorta şirketiyle müteahhit arasındaki teminat alışverişinde müteahhitin sigorta şirketine ipotek ya da rehin verirken ödediği vergi ve harçlar kaldı. Müteahhit, bankalara ipotek gösterdiğinde vergi ve harç ödemiyor. Sigorta şirketine ipotek gösterdiğinde ise vergi ve harç ödemek zorunda. Bu harç ve vergiler de neredeyse sigorta primine denk geliyor. Dolayısıyla şimdi burada bu bankalarla sigorta şirketleri arasındaki bu vergi düzenlemesinin sigortacılıkla eşitlenmesi lazım. Bu önümüzdeki düzenlemeler sırasında Meclis’ten bu çalışmayı açıkça bekliyoruz. Bu konuda hem SEDDK hem Türkiye Sigorta Birliği çalışmalarını tamamlamış ve Hazine Maliye Bakanlığı’na göndermiş. Aynı zamanda da Meclis gündemine sokulması için de bir süreci başlatmış durumda.”
Programın tamamını izlemek için tıklayınız…